Yıkıcı Teknoloji İlkeleri
Harvard Profesörü ve dünyaca ünlü Clayton M. Christensen, çok satan kitabı "The Innovator's Dilemma" (Türkçe'ye Yenilikçinin İkilemi olarak çevrilmiştir)'da yıkıcı teknolojilerin 5 prensibi olduğunu vurguluyor.
1.Şirketler kaynakları için müşterilere ve yatırımcılara bağlıdır.
Şirketlerde kaynak akışının kontrolünü elinde tutanların yöneticiler olduğu zannedilse de, neticede paranın nasıl harcanacağını dikte edenin aslında müşteriler ve yatırımcılar olduğunu çünkü müşterilerini ve yatırımcılarını tatmin etmeyen yatırım modelleri olan şirketlerin varlıklarını sürdüremediklerini belirtir. En yüksek performansa sahip şirketler, bu teoriye göre en iyi olanlardır, yani müşterilerinin istemediği fikirleri elemek için iyi gelişmiş sistemlere sahiptirler. Bunun sonucunda, bu şirketler yıkıcı teknolojilere (müşterilerinin istemediği düşük marj fırsatları) yeterli yatırım yapmakta zorlanırlar, ta ki müşterileri bunları isteyene kadar. Fakat artık çok geç kalınmıştır.
2.Küçük pazarlar büyük şirketlerin büyüme ihtiyaçlarını karşılamaz.
Kendi hisse fiyatlarını korumak ve sorumluluklarının kapsamını genişleterek çalışanlarına şirket içinde fırsatlar yaratmak için başarılı şirketlerin büyümeyi sürdürmesi gerekir. Fakat 40 milyon dolarlık bir şirketin ertesi yıl %20 büyümesi için 8 milyon dolar gelir elde etmesi gerekirken, 4 milyar dolarlık bir şirketin 800 milyon dolarlık yeni satışa ihtiyacı vardır. Oysa yeni pazarlardan hiçbiri bu büyüklükte değildir.
3.Mevcut olmayan pazarlar analiz edilemez.
İnovasyonların büyük çoğunluğunun sürdürülen nitelikte olması (bkz. artırımlı inovasyon) nedeniyle, yöneticilerin çoğu inovasyonu, analiz ve planlamanın mümkün olduğu sürdürülebilir bir çerçevede ele almayı öğrenmişlerdir. Oysa yeni pazarlar oluşturan yıkıcı teknolojiler karşısında pazar araştırmacıları ve iş planlamacıları varsayım ve tahminlerinde genelde yanılırlar. Pazar hakkında en az bilgiye sahip olduğumuz yıkıcı inovasyon pazarlarında, çok güçlü pazara ilk giren avantajları bulunur. Bu yenilikçinin ikilemlerinden biridir.
Bir pazara girmeden önce pazar büyüklüğünün ve finansal getirilerin tespitini zorunlu kılan yatırım süreçleri olan şirketler, yıkıcı teknolojilerle karşı karşıya kalınca paralize olur veya ciddi hatalar yapar. Mevcut olmayan bir pazarın verilerini talep ederler ve aslında ne kazançlar ne de maliyetler bilinebilecek durumdayken, finansal çıkarımlara dayanan yargılara varırlar.
4.Bir kurumun yetenekleri onun yetersizliklerini tanımlar.
Yöneticiler bir inovasyon problemini ele aldıklarında, içgüdüsel olarak işe yetenekli insanları atarlar. Fakat bir kez doğru insanı buldukları zaman, yöneticilerin birçoğu içinde çalışacakları kurumun da görevde başarı sağlayabileceğini varsayar. Esasında bir kurumun yetenekleri, çalışanlarından bağımsızdır. Bir kurumun yetenekleri iki alanda kendini gösterir. İlki kurumun süreçleridir: işgücü, enerji, malzeme, enformasyon, nakit ve teknoloji girdilerini daha yüksek değerde çıktılara dönüştürme metotları. İkincisi ise kurumun değerleridir.
5.Teknoloji arzı pazardaki talebe eşit olmayabilir.
Rekabetçi açıdan daha üstün ürünler geliştirerek önlerdeki yerini korumaya çalışan çoğu şirket, daha yüksek performansa ve daha yüksek kâr marjı pazarlarında rakipleriyle yarışırken, daha pahalı malların satıldığı üst pazara doğru hangi hızla ilerlediklerini fark etmezler. Böyle yaparak yıkıcı teknolojileri kullanan rakiplerine daha düşük fiyat miktarlarında girebilecekleri bir pazar boşluğu bırakırlar.